KORPUS KALLOZUM ETKİSİ
İstismara uğrayan kişilerdeki beyin taramaları, aynı zamanda duygu ve dikkat ile ilgili beyin bölgelerinde azalan bir aktivite göstermiş. Cinsel istismar ya da yoğun sözlü eziyet geçmişi olan hastalar, serebellar (beyincik) vermis (orta hattındaki parçası) olarak adlandırılan beynin bir bölgesinde daha az kan akışı göstermişler. Vermis, sağlıklı kişilerin duyularını dengede tutmalarında yardımcı olan bir organ, ancak 'çocukluk istismar geçmişi olan kimselerde' Vermis'teki bu dengeleyici işlev bozulmaya uğrayabiliyormuş.
Teicher, Vermis’in genetik faktörlerden daha çok 'ÇEVRESEL FAKTÖRLERDEN' ciddi anlamda etkilendiğini belirtmiş.
Hareket bu durumu tetikler ve Ulusal Sağlık Enstitüsü’nden araştırmacılar da dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocukların sürekli olarak normalden küçük boyutlar gösterdiğini tespit etmişlerdir. Psikiyatrist, Dr. Tanju Sürmeli, “Dikkat eksikliği ve öğrenme zorluğu çeken çocukların önemli bir kısmı ailesi tarafından ders çalışmadıklarında, derse motive olamadıklarında, dikkatlerini derse veremediğinde aşağılanmakta, “falan daha iyi yapıyor sen neden onun gibi olamıyorsun” diye karşılaştırmalar yapılmakta ve bazıları sonunda fiziksel şiddete bile maruz kalmaktadır” diyor.
YAŞAM SÜRESİ, EPİFİZ BEZİ VE FLORİD!!!!!
Sadece travmalarla mı küçültmeye çalıştılar beyinlerimizi?
Diş macunlarına ve içme sularına karıştırdıkları florid adlı kimyasalla da!
Ki; florid, aynı zamanda kanser önleyici melatonin hormonunun salgılanmasından sorumlu epifiz bezinde de kireçlenmeye neden olarak; bu bezin işlevini yerine getirmesine engel olan bir madde! ÜSTELİK, "PİNEAL BEZ" DE DENİLEN EPİFİZ BEZİNİN SAĞLIKLI OLMASININ, YAŞAM SÜRESİNİ ARTIRDIĞI DA BİLİMSEL OLARAK KANITLANMIŞTIR! FARKINDA MISINIZ? ÇOK YAŞAMANIZI İSTEMEDİKLERİNİN?!!!!
ZEHİRLİ YEMEK TARİFİ
BİR KEPÇE KAŞIĞI ARSENİK
İçme sularına katılan diğer bir zehir olan arsenikten bahsetmeme gerek yok sanırım!
Zamanında, Çevre Sorunları Ve Gazeteciliği dersine giren, prof. ünvanlı hocamız; arsenik yüzünden, dışarıda çay bile içmediğini söylemişti!
Ya E-536 kodlu, sofra tuzlarının akışkanlığını sağlayan/topaklanmasını önleyen potasyum ferro-siyanür adlı zehre ne demeli?!
Sofrada öğütme tuzu kullanıyorum öğrendiğimden beri, kaya tuzu; ya da deniz tuzunu, değirmenli tuzluklarda öğüterek kullanıyorum.
Kalsiyum klorür, sodyum benzoat gibi zararlılara ne demeli ya? Vitaminlerin içine bile katmışlar! Çoğu hazır gıdada mevcut!
BİR KEPÇE KAŞIĞI SİYANÜR
Ya E-536 kodlu, sofra tuzlarının akışkanlığını sağlayan/topaklanmasını önleyen potasyum ferro-siyanür adlı zehre ne demeli?!
Sofrada öğütme tuzu kullanıyorum öğrendiğimden beri, kaya tuzu; ya da deniz tuzunu, değirmenli tuzluklarda öğüterek kullanıyorum.
BİR ÇORBA KAŞIĞI SODYUM BENZOAT VE DİĞER ZEHİRLERDEN DE BİRER TUTAM!
Kalsiyum klorür, sodyum benzoat gibi zararlılara ne demeli ya? Vitaminlerin içine bile katmışlar! Çoğu hazır gıdada mevcut!
BİR BARDAK GDO'LU KANSERE NEDEN OLAN MISIR
Genetiğiyle oynanan ve DNA'larda kalıcı değişikliklere neden olan mısırdan hiç bahsetmiyorum bile!
Bütün bu maddeleri eklediğiniz zaman, ortaya yavaş ve sinsice oldüren zehirli bir yemek çıkacaktır. Düşmanınıza bile vermeyin bu yemekten efendim, benden söylemesi!
Yıllarca, çok salak ve saf bir insan profili çizdim. Ve bazı gerçekleri öğrendiğim bir kaç yıl öncesine değin; hep çeşme suyu kullanır, diş macunlarını fazla sıkardım. Sadece bu da yetmiyormuş gibi, aynı zamanda floridli sözde diş dostu sakızlardan çiğnerdim hep!
Bu maddeleri kullanmayı bıraktıktan sonra, algılarımda; ya da algı biçimimde köklü değişiklikler oldu. Eskiden fark edemediğim şeyleri fark edebilmeye başladım. Düşünce sistemim ve değer yargılarım değişti.
Mesela, önceden bir insana duyulan türde aşkın, dünyadaki en önemli şey olduğuna; aşık olunan kişi olmaksızın, hayatın da bir anlamı olmadığına inanıyordum. Biraz duygusuzca görünebilir oradan bakınca; ama, şu anda insanlara, ya da karşı cinse duyulabilecek türden bir aşka inanmıyorum. Çünkü bunun mantıksızlığını apaçık görmekteyim...
ÖNCEDEN NASIL BİR SALAK VE NASIL BİR SAFTIM?
Yıllarca, çok salak ve saf bir insan profili çizdim. Ve bazı gerçekleri öğrendiğim bir kaç yıl öncesine değin; hep çeşme suyu kullanır, diş macunlarını fazla sıkardım. Sadece bu da yetmiyormuş gibi, aynı zamanda floridli sözde diş dostu sakızlardan çiğnerdim hep!
Bu maddeleri kullanmayı bıraktıktan sonra, algılarımda; ya da algı biçimimde köklü değişiklikler oldu. Eskiden fark edemediğim şeyleri fark edebilmeye başladım. Düşünce sistemim ve değer yargılarım değişti.
Mesela, önceden bir insana duyulan türde aşkın, dünyadaki en önemli şey olduğuna; aşık olunan kişi olmaksızın, hayatın da bir anlamı olmadığına inanıyordum. Biraz duygusuzca görünebilir oradan bakınca; ama, şu anda insanlara, ya da karşı cinse duyulabilecek türden bir aşka inanmıyorum. Çünkü bunun mantıksızlığını apaçık görmekteyim...
(Bana göre, gerçek aşk; sadece Yaratan'a duyulabilir... O hiç bırakmayacak; hep sadık, hep iyiliğimizi isteyen Yaratan'a...)
Önceden, kendim öyleyken; şimdi, aşk için kendini perişan edenlere, aşk için intihara teşebbüs etmeye çalışanlara hayret ediyorum.
Hayatta, insanlara duyulabilecek türde aşk(?)lardan, karşı cinse duyulabilen türde yoğun ve bağımlılık (Sadakat anlamındaki bağlılık değil kastettiğim.) türündeki hislerden daha önemli o kadar çok şey var ki... Nasıl olur da, insanlar bu tür basit ve aslında gerçekten önemsiz olan şeyler yüzünden kendilerine zarar vermeye kalkabilirler?
Hayatta, insanlara duyulabilecek türde aşk(?)lardan, karşı cinse duyulabilen türde yoğun ve bağımlılık (Sadakat anlamındaki bağlılık değil kastettiğim.) türündeki hislerden daha önemli o kadar çok şey var ki... Nasıl olur da, insanlar bu tür basit ve aslında gerçekten önemsiz olan şeyler yüzünden kendilerine zarar vermeye kalkabilirler?
İşte nedeni, yiyeceklerimize gizlice karıştırılarak; mantıklı düşünmemizi engelleyen kimyasallar...
Ama burada vurgu yapmak istediğim nokta, o bazılarının, insanlara duydukları aşk yüzünden o depresif ruh haline bürünebilmelerine neden olan şeyin; hayattaki diğer ve daha muhteşem bağlantıları göremiyor olmaları olduğu ve bu körlüklerine, gerçek anlam bağını kuramıyor olmalarına neden olan şeyin ise; aslında algılarının bazı kısımlarını felç eden yukarıda saydığım kimyasallar olduğu ve buna paralel olarak da, beyinlerini yeterince kullanamıyor olmalarının onları, bu önemsiz/değmeyen/geçici acı(?)larla baş etmek zorunda bıraktığıdır.
Düşünsel, duygusal ve algısal anlamda; yukarıdaki basit örnek, yaşadığım değişimin sadece küçük bir kısmını gözler önüne sermek için verdiğim minimize edilmiş bir detaydı. Tabii, tecrübe ettiğim bu köklü değişimde; salt hazır gıdalardan, floridli; e536'lı arsenikli, tatlandırıcılı ve potasyum; ya da kalsiyum klorür gibi koruyuculu maddelerden uzak durmamın etkisi yok; aynı zamanda, sonradan epifiz bezi kireçlenmesini giderdiğini öğrendiğim limonlu suyu, sabahları açken içmemin; yiyeceklerim arasına beyin sağlığına ve hafızaya çok önemli etkileri bulunan havucu, cevizi ve pekmezli suyu eklememin ve sol elimi de aktif olarak kullanmaya başlamış olmamın da etkileri yüksek. (Öteki elinizi kullanmaya başlamanız ve daha sonra; her iki elinizi aynı anda kullanmaya başlamanız; gerçekten çok önemli beyin gelişimi açısından.)
Ve geçmişime baktığımda, "Ne kadar salakmışım. Nasıl bu denli salak olabildim?!" demekten alamıyorum kendimi... Gerçekten inanamıyorum yaptığım saflıklara... Değişimim benim bile kendime fazlasıyla şaşırmama/hayret etmeme neden oluyorsa, gerisini siz düşünün...
Sadece florid maddesi yüzünden mi aptaldım; yoksa sadece sağ elimi kullandığım için mi; ya da travmalarla dolu çocukluğum yüzünden mi, bilmiyorum. Belki, hepsi yüzünden. Ama sonuç olarak, şunun bir kez daha altını çizebilirim: Floridden, çeşme sularından, yapay tatlandırıcılardan, hazır gıdalardan, gıda koruyucusu olarak lanse edilen koruyucu maddelerden UZAK DURMAK, beslenmenize, limonlu içme suyunu, pekmezi, havucu ve cevizi eklemek ve de hangi elinizi kullanıyorsanız; kullanmadığınız öteki elinizi de kullanmaya başlamanız; algı şeklinizi, olayları değerlendiriş yeteneğinizi ciddi oranlarda arttırıyor.
Kanser önleyici zerdeçali, metabolizma hızlandırıcı baharatları da beslenmenize eklemenin faydaları var elbette.
Unutmadan söyleyeyim: ekmeği, beyaz undan yapılmış gıdaları ve beyaz şekeri de çıkarmıştım beslenme biçimimden.
Zaten, beyaz unun içine karıştırılan sistein adlı maddenin de, ne denli zararlı olabileceği kanıtlanmışken... size de uzak durmanızı öneririm.
Ama burada vurgu yapmak istediğim nokta, o bazılarının, insanlara duydukları aşk yüzünden o depresif ruh haline bürünebilmelerine neden olan şeyin; hayattaki diğer ve daha muhteşem bağlantıları göremiyor olmaları olduğu ve bu körlüklerine, gerçek anlam bağını kuramıyor olmalarına neden olan şeyin ise; aslında algılarının bazı kısımlarını felç eden yukarıda saydığım kimyasallar olduğu ve buna paralel olarak da, beyinlerini yeterince kullanamıyor olmalarının onları, bu önemsiz/değmeyen/geçici acı(?)larla baş etmek zorunda bıraktığıdır.
Düşünsel, duygusal ve algısal anlamda; yukarıdaki basit örnek, yaşadığım değişimin sadece küçük bir kısmını gözler önüne sermek için verdiğim minimize edilmiş bir detaydı. Tabii, tecrübe ettiğim bu köklü değişimde; salt hazır gıdalardan, floridli; e536'lı arsenikli, tatlandırıcılı ve potasyum; ya da kalsiyum klorür gibi koruyuculu maddelerden uzak durmamın etkisi yok; aynı zamanda, sonradan epifiz bezi kireçlenmesini giderdiğini öğrendiğim limonlu suyu, sabahları açken içmemin; yiyeceklerim arasına beyin sağlığına ve hafızaya çok önemli etkileri bulunan havucu, cevizi ve pekmezli suyu eklememin ve sol elimi de aktif olarak kullanmaya başlamış olmamın da etkileri yüksek. (Öteki elinizi kullanmaya başlamanız ve daha sonra; her iki elinizi aynı anda kullanmaya başlamanız; gerçekten çok önemli beyin gelişimi açısından.)
IQ puanım gözle görülebilecek derecede artış gösterdi.
Ve geçmişime baktığımda, "Ne kadar salakmışım. Nasıl bu denli salak olabildim?!" demekten alamıyorum kendimi... Gerçekten inanamıyorum yaptığım saflıklara... Değişimim benim bile kendime fazlasıyla şaşırmama/hayret etmeme neden oluyorsa, gerisini siz düşünün...
Sadece florid maddesi yüzünden mi aptaldım; yoksa sadece sağ elimi kullandığım için mi; ya da travmalarla dolu çocukluğum yüzünden mi, bilmiyorum. Belki, hepsi yüzünden. Ama sonuç olarak, şunun bir kez daha altını çizebilirim: Floridden, çeşme sularından, yapay tatlandırıcılardan, hazır gıdalardan, gıda koruyucusu olarak lanse edilen koruyucu maddelerden UZAK DURMAK, beslenmenize, limonlu içme suyunu, pekmezi, havucu ve cevizi eklemek ve de hangi elinizi kullanıyorsanız; kullanmadığınız öteki elinizi de kullanmaya başlamanız; algı şeklinizi, olayları değerlendiriş yeteneğinizi ciddi oranlarda arttırıyor.
Kanser önleyici zerdeçali, metabolizma hızlandırıcı baharatları da beslenmenize eklemenin faydaları var elbette.
Unutmadan söyleyeyim: ekmeği, beyaz undan yapılmış gıdaları ve beyaz şekeri de çıkarmıştım beslenme biçimimden.
Zaten, beyaz unun içine karıştırılan sistein adlı maddenin de, ne denli zararlı olabileceği kanıtlanmışken... size de uzak durmanızı öneririm.
Bkz.
Bu arada, 2010 yılından beri veganım; yani hayvansal ürünlerin hepsinden uzak duruyorum.
Eklemem gerekir ki;
hayvansal bir ürün yerseniz, o ürünle birlikte, hayvanın kanına/sütüne karışan, kortizol - adrenalin gibi stres ve korku hormonlarını ve de buna ek olarak; o canlıya verilen antibiyotikleri; büyüme hormonlarını ve genetiği değiştirilmiş mısır ve soyadan yapılan GDO'yu da yediğinizi belirtmem gerek.
Yani, hayvansal bir ürün kullandığınızda/yediğinizde, o hayvanın bütün acılarını/korkularını ve stresini de yemiş olursunuz ki; bunu hangi veteriner hekime, hangi doktora sorarsanız doğrular zaten.
Yani, iş sadece yapay/hazır gıdalardan; floridli çeşme sularından ve diş macunlarından ve de sodyum benzoat gibi sözde gıda koruyucularından ve dahi, rafineri, e536'lı (potasyum ferro siyanür-zehir); e173'lü (E554 veya E173 -Sodyum Alüminyum Silikat - zehir) sofra tuzlarından uzak durmakla bitmiyor; aynı zamanda, Dünya Sağlık Örgüt'ü tarafından kanser nedeni ilk 5 madde arasında gösterilen hayvansal gıdalardan da uzak durmanız gerekiyor.(Rafineri Sofra Tuzlarına Tuzun Topaklanmasını Önlemek İçin Katılan 'E173 - E554 SODYUM ALÜMİNYUM SİLİKAT' Adlı Madde: Dr Abidin Salih, bu madde hakkında şunları söylüyor: “Sodyum alüminyum silikat (E173 veya E554), renklendirici ve nem tutucu olarak kullanılan katkıdır. Zehirlidir ve katkı maddeleri dahil her türlü maddeye karşı aşırı duyarlılığa neden olabilir. Dünyanın çoğu ülkesinde yasaklanmıştır. Alüminyum bazlı nem tutucuların beyin dokularına yerleşerek öğrenme bozukluğu, zeka geriliği ve felçlere sebep olduğu tespit edilmiştir.)
--> GÖRÜYOR MUSUNUZ SADECE TUZLA BİLE BİZLERİ NASIL DA APTALLAŞTIRMAYA ÇALIŞTIKLARINI?
Not:
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil