7 Ocak 2018 Pazar

İNSAN GİBİ GÖRÜNEN CİNLER OLDUĞUNUZU BİLİYORUM!

İNSAN gibi görünen Cinler!

Hinduizmin iğrenç sözde kötülük tanrısını koluna dövme olarak yaptırmış; "Anlamını bilmiyorum, sadece kendi şeytani yönümü simgelediği için yaptırdım." diyerek de; Youtube'daki on binlerce izleyicisini aptal yerine koymaya yeltenebilmişti. Ona göre, izleyiciler bir öbek salaklardan oluşuyorlardı ve her söylenene inanma potansiyelleri vardı. Bu nedenle, iki göğsü arasındaki davut yıldızı dövmesini, sırtındaki içinde göz olan piramit dövmesini ve diğer kolundaki üçgen içine alınmış kedi gözlü "illuminati" dövmelerini; yine aynı umarsız ve ağzını yaya yaya konuşmasıyla, "Özel bir anlamları yok, varsa da ben bilmiyorum. Sadece hoşuma gittiği için yaptırdım." demekte bir sakınca görmemişti İlluminati'nin kenar mahalle dilberlerinden biri olan kız.
Youtube'da toplaşan yeni nesil gençliğin beyinlerine zehir gibi sızmayı amaçlayan; aynı toprağın mahsulleri olan tayfadandı bu garip simgeleri hemen her videolarında göstermeyi ritüel haline getirmiş olan o kız ve arkadaşları... Satanist, satılmış youtuberlardı onlar...
Bu, bütün youtuberların satanist oldukları anlamlarına gelmiyordu elbetteki... fakat, youtube, onlar tarafından işgal edilmişti!

İnsan gibi bir fiziksel görünüme sahip olmalarına karşın; aslında insan değillerdi.
Hayır, ironik bir biçimde değil.

GERÇEKTEN İNSAN DEĞİLLERDİ.

İslam dinine ve tüm Müslüman ülkelere gizli ve sinsice bir savaş başlatmış şeytanlardı onlar aslında!

Şeytanın hizmetkârı olan cinlerdi.

Tabii ki; kötüyü yok etmek için savaşan Müslüman cinler de vardı ve onlar da tıpkı insanlar gibi görünerek; insanların arasında, insan kılığında yaşıyorlardı...

Ama bu, insanlıktan saklı olan o gerçeği; bazı insanların; daha da doğrusu bazı insan görünümlülerin cin oldukları gerçeğini ve bu gerçeklikten habersiz olan, uyutulmuş; hipnozda bir insan kitlesi olduğu gerçeğini değiştirmiyordu!

Onlar, gizlice insanların evlerine girebiliyor; yapmayı planladıkları kötülükleri, insanların rüyalarını manipüle ederek insanlara gösterirken; sanki "gelecekten haber veren rüyalarmış gibi" insanlara yutturmaya çalışıyor ve sonra da bazı saf insanları, "olacak şeyleri önceden hisseden kişiler" oldukları yalanına inandırabiliyorlardı!

Cinlerin ve insanların, milyonlarca yıldır, iç içe ve insanlığın cinlerin sadece görünmeyen varlıklar olduklarına inandırılarak kandırıldığı bir dünyaydı burası...
Ta ki Arça gelip, onların oyunlarını bozana ve insanlığı uyandırma çalışmalarına başlayana dek...

Melek Kanatları


Ve Ellâbeera, ilk ayılanlardandı...

"Evet, insan gibi görünmenize rağmen, aslında insan kılığına girmiş cinler olduğunuzu biliyorum!" diye haykırdı gecenin lacivert karanlığındaki sokak lambalarının cılız ışıltısı ile aydınlattığı ıslak kaldırımlarda, evine doğru yürürlerken... Korkmuyordu... Çünkü, büyük İlahi Plan için Arça'yı dünyaya ve kendisine koruyucu olarak göndermiş ALLAH'ın, kendileriyle birlikte olduğunu biliyordu...
Arça, başkalarının göremediği dev kanatlarını, Ellâbeera'ya bir kalkan olacak biçimde açmıştı...
Şefkatli gözlerle, pencerelerinden ışıkların süzüldüğü apartmanlara doğru avazı çıktığı kadar bağıran Ellâbeera'yı incelerken hafifçe yukarı doğru kıvrıldı dudakları, yüzünde memnun bir ifadeyle; "Daha çok bağır, istediğin kadar bağır öğrendiğin gerçekleri Ellâbeera! Artık, hiç bir insan oğlu, hiç bir cin; hiç bir şeytan; sana hiç bir şey yapma kuvvetine sahip değil.
ALLAH
, yaptığın çabaları ve iyi niyetini görüyordu, sen kendini yalnız hissederken bile!
Ve doğrunun lehine yönelik mücadelelerini takdir ediyordu.
İşte tam da bu nedenle, beni gezegendeki kutsal görevi tamamlamam için Dünya'ya gönderirken; aynı zamanda seni korumam için de görevlendirdi..." dedi.

Ellâbeera, uysal bir çocuk gibi, başını hafifçe yukarı ve aşağı yönlerde sallıyordu Arça'ya katıldığını belli etmek için...
Arça, Kur'an -
KERİM'den o ayetlerle devam etti:

"ALLAH'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. ALLAH ise kâfirler hoşlanmasa da nurunu tamamlamaktan başka bir şey istemiyor."

Ellâbeera, heyecan ve coşkuyla fısıldadı Arça'ya doğru küçük bir adım atarak: "Bu bir savaş değil aslında, değil mi Arça? Çünkü savaşlarda, iki tarafın kuvvetlerinin eşit; ya da birbirlerine yakın olması lazım. Oysa, bizim durumumuzda tek bir GALİP, tek bir kuvvet sahibi var ve baştan belli bu garip mücadelemsi şeyin tek kazananı: ALLAH... zafer her zaman ALLAH'a aittir..."

.....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Aklın ve kalbin rehberliğinde, düşünülerek oluşturulan her yorum değerlidir...