4 Haziran 2016 Cumartesi

Travmaya Dayalı Bilinç Dışı Kontrolündeki DENEK





Travmaya dayalı bilinçdışı kontrolünde,
Uyanmış denek…
Yardım istiyor,
Çığlıkları sessiz…
Sessizce akıyor gözyaşları…
Yardım istiyor…

Karanlık onu acı içinde uyandırıyor…
İçindeki acı yeniden uyumasına engel oluyor…
Yardım istiyor
Bilinçdışı kontrolündeki denek…

Çığlıkları sessiz…
Sessizce akıyor gözyaşları…
Kim yardım edebilir ona?
O kadar gücü var mı iyi insanların?
Onu onlardan kurtarabilecek kadar...

Onlar...
Onu bir Tanrı'nın olmadığına inandırmak için çok uğraştılar…..
Maskeleri vardı onların...
Doktor, asker, öğretmen, öğrenci, arkadaş, dost maskeleri...
Maskelerin ardında saklıydı hep gerçek yüzleri...

Bazıları, başını okşuyormuş gibi yaparken vurdu sırtından…..
Bazıları dinliyormuş gibi yaparken,
Kaydetti beyin haritasını...

Sözleri yabancıydı deneğin...
Anlaşılmaz kılınmıştı diğerlerine...

Yalanlardan oluşan bir çevre...
Sanki her yer bir laboratuvar…!!

Ruhu acıyordu deneğin...

Travmaya dayalı bilinçdışı kontrolündeki denek...
Ve sosyopat bir telegramcı…..

Anne ve babaların hatalarının bedelini çocuklar mı öderdi hep?

Zihin Kontrolü Dosyası, "Denek" Denek Değilmiş Gibi Anlatırsa...


Şimdi ben şu cümleyi direkt 1. tekil şahıs zamiriyle kullanırsam, konuyu araştırma zahmetine bile girmemiş ve zaten anlayabilecek kadar da zeki olmayanlar, şöyle düşünürler içlerinden: "PARANOYAK. Hasta. Deli."
Bilgi birikimi açısından biraz daha yüklü ve daha zeki olanlar, eğer konuyu araştırmaya da üşenmezlerse; "Hımm, paranoid bir bozukluk söz konusu olabilir, olmayabilir de. Patalojik herhangi bir bulgu olup olmadığına bakılmadan önce doğru söyleyip söylemediğinden emin olamam." gibi daha bilimsel terimler kullanarak, durumu öncekilere oranla biraz daha geniş bir pencereden değerlendirebilirler.
3. grup, dahiler… onlar malesef yüzde olarak, toplumun en alt grubunu oluşturdukları için; cümlenin doğruluğunu ve konunun ciddiyetini bir bakışta anlayabilecek olmalarına rağmen; onları liste dışı bırakmak durumundayım; çünkü, 1. tekil şahıs zamiriyle kullanılacak olan cümlenin, içerdiği anlamı ve aslında o cümlenin ardında gizlice bağıran "Bana yardım edin. / Adalet istiyorum. /İnsanları izinleri olmadan denek olarak kullanmak; insanlık suçudur. / Gizlice işlenen bu suça son verilsin." gibi artçı mesajları sadece onların anlayabilmeleri pek işime yaramaz.
O yüzden 1. tekil şahıs zamiri cümlelerini, dahilerin anlayabileceği kategori olarak bırakıyor ve hikaye anlatımlarında kullanılan 3. kişi zamirlerini cümlelere özne olarak getiriyorum.
Mesela, "Telegram makinelerinin başında, ciddi anlamda sosyopat olan bir pislik, bana kramplar girdirmek suretiyle; ya da başka şekillerde işkence etti. Suçlu olanların cezalandırılmalarını istiyorum." gibi 1. tekil şahıs zamiri anlatımı cümlelerini kullanmayacağım; çünkü anlamayacaklar.
Onun yerine, daha yaratıcı bir anlatım tekniği ve 3. tekil kişi zamiri üzerinden yola çıkarak; en azından anlatmak istediklerimi, hikaye anlatır gibi de olsa anlatabilirim.

Örnek: Gri renkli duvarların arkasındaki telegramcı, olur da gizlice yaptığı görevi kötüye kullanmak suçuna iştirak ettiği anlaşılırsa diye, iftira atmıştı Esra'ya. Onu, sanki gizli ve tehlikeli bir cemiyetin üyesi bir düşman gibi göstermiş; eylemlerine haklılık payı çıkarmak için de Esra'yla aynı okula giden arkadaşlarını göstermişti. Oysa, şu an yaşadığı apartmanının önüne park etmiş duran siyah camlı dev minübüsün içinde, telegram makinesinin sinyallerini kendisine doğru yöneltmiş olan telegramcıdan habersiz olarak kramplarla mücadele eden Esra'nın tek bir hatası vardı, aslında düşününce hata bile denemezdi; ama o telegramcı, bunun hata olduğunu düşünüyordu: Esra bundan üç yıl önce, gerçekte kim olduğundan habersiz olan telegramcının sevgililik teklifini reddetmişti.

Örnekte de görüldüğü gibi, cihazın başındaki telegramcının birine haksız deneyler yapabilmesi için; suçlu ya da aranan biri olmasına gerek yoktu; bazen sadece hiç konuşulmaması gereken biriyle konuşmak; hiç arkadaşlık yapılmaması gereken birine rastlamak; ya da sadece sosyal ağ platformunda bir hesap oluşturmak ve alakasız birilerinin tekliflerini reddetmek bile yetebiliyordu, sosyopat bir sapıkla karşılaşmak ve onun iğrenç deneylerinin objesi olabilmek için. Ne de olsa, kediler; ulaşamadıkları Esra'ya pis diyorlardı...

İnsanlığa Mesaj

Sevgili İNSAN… Şu yaşına kadar medya; internet; televizyon ve gazetelerde gördüğün çoğu şey yalandı. Medya, seni manipüle etmek isteyen o "sayılı" zenginlerin elinde. Silah tüccarlarının mesela… Dünya nüfusunu azaltmak isteyenlerin… Savaşları fırsat bilerek, organ ticareti yapmak isteyenlerin… ya da yaralı insan vücutlarını özellikle denek olarak kullanmak isteyenlerin… anlıyor musun Sevgili İnsan? Şimdiye kadar, aynı duyguları paylaştığın; aynı şeylere gülüp, aynı şeylere ağladığın kardeşlerinle, arana nasıl ve kimler tarafından yok yere nifak sokulmak istendiğini ANLIYOR MUSUN? Kendi kendilerine, sınırlar çizip; sonra beğenmeyip, o sınırları değiştirmek isteyen; oturduğu masanın rahat ve lüks koltuğundan "Şu bölgeden şu kadar milyon insanı gözden çıkardık; şu bölgeden de şu kadar insanı kurban edelim." diyen zihniyetin, yani para ve otorite sahibi "sosyopatların" asıl düşmanların olduğunu anlayabiliyor musun? Senin düşmanın ırklar; kimlikler; dinler; etiketler; ya da makamlar değildir. Senin tek bir düşmanın var; o da hiç bir insanî duygusu olmadığı halde, insanî duyguları seni manipüle etmek için taklit eden; sıkıntılı alanında, tek eğlencesi insanları birbirlerine düşürüp, sonra da film izler gibi seyretmek olan; kandan, vahşetten ciddi anlamda zevk aldığını itiraf eden sosyopatlardan başkası değil. İnsan, sevgili insan…kandırılmış olabilirsin; manipüle edilerek, bir şeylere ya da birilerine taraf; ya da karşıt duruma getirilmiş olabilirsin. Ama, her şeye rağmen bir şansın var; uyanmak için; silkelenip kendine gelmek için; tüm gerçeği görebilmek için, bir şansın var hâlâ; ÇÜNKÜ SENİN DUYGULARIN VAR…!! Anlıyor musun İnsan… Seni seviyorum… Lütfen, tv.lerde; ya da internet ortamlarında gördüğün kışkırtıcı şeyleri göz ardı et. Biliyor muydun, burada senin algılarınla oynamak ve seni kandırmak için özellikle küfürlü ve yanlış bilgiler paylaşan bazı kişilere, bunları yapmaları için o sosyopatlar tarafından özellikle para verildiğini? Aç gözlerini İnsan… Bunu yapabilirsin, bunu yapmak için gerekli irade ve kuvvet sende var aslında… Kendi potansiyelinin farkına var… Ve sosyopatın kelime anlamının ne olduğunu bilmiyorsan eğer, bu konuda en azından bir kaç dakikanı ayırıp araştırma yap; çünkü bu, gözlerinin açılmasına yardım edecek…

3 Haziran 2016 Cuma

...Sevgiye Doyanlar - Korunmuş İnsanlar...

Bunlar, bu serzenişler, mücadeleler, duyguların kelimelere iliştirildiği cümleler, kendini ifade etmek istemeler, ortak bir yol bulma arzusu, o yolda kenetlenen ellere katılmak için yapılan çağrılar… hep bir amaç arzusu. Hayatı anlamlı kılmaya çalışan insanların, o anlamı yüklemeye çalıştıkları farklı renkler, farklı amaçlar… hep, hep bir "yaşamın anlamı olmalı" arzusundan kaynaklı yol haritaları… yaşamayı, hayatı, yaşadığını hissetmek için atılan doğru; ya da yanlış adımlar… doğru ya, bazılarının kopukluğu, belki de bu yüzden yaptıkları yanlışlar… yaşadıklarını hissedemedikleri, hayatın anlamını bulamadıkları için sürüklendikleri uçurumlar… Sanki bir bıçak üstünde yürüyor insan… dengesini iyi kurmak zorunda olduğu bir bıçak… o coşkuyla; ya da tutkuyla savunulan düşünceler, hep, heeep bir anlam bulma; anlam katma, anlamlı ve gerekli olduğunu hissetme arzusundan… bazıları bir kucak dolusu sevgiyle, bütün anlamları yakalıyor… bir kucak dolusu güven… bir kucak dolusu vicdan… ve bıçak kayboluyor, geniş; coşku dolu; umut dolu; mutluluk dolu ferah bir yol oluyor kader… ve bazıları… onlar şanssız olanlar… bir damla sevgi için, bir avuç kendini gerçekleştirme ve var hissetme arzusu için, o anlam için kayıveriyorlar bıçak sırtı yoldan, içinde kayboldukları uçurumlara… haber bültenlerinin yalanlarla örülü perdeleri, onların hikayeleriyle dolup taşıveriyor. Sonra lanet ediyoruz düşünmeden, nedenini sorgulamadan lanet ediyoruz onlara, olup bitenlere… oysa her şey çocuklukta başlıyor… bazılarının dolu dolu yaşadıkları, korunaklı çocukluktan mahrum edilenleri, geçmişin suçsuz kurbanları; bu günün karanlık manşetleri oluveriyor. Belki de hata sadece bilinçsiz anne babalardadır derken, bir bakıyorsun; bilinçsizlikle suçladığın ebeveynler de, geçmişin kurban ettiği nesiller… herkes mi kurban..? Virüs gibi yayılan bir şeymiş gibi düşündürüyor insana; sonra, bir bakıyorsun gökkuşağının altında, gülümseyen mutlu yüzler var… onlar şanslı, onlar geçmişin kurbanlarının kurban etme ritüelini bulaştırmadıkları korunmuş insanlar… onların dünyası sevgiyle kuşatılmış… ve bu nedenle aramıyorlar yaşamın amacını tekinsiz köşelerde. Bu nedenle, göremezsiniz onları, hararetle bir fikri savunurken… eylem yapanların mecrası, yoksundur sevgiye doyanlardan… evrenin bütün zenginliğiyle kendilerine cömert davrandıklarından...